'Ermeni Meselesi ve 1909 Adana Olayları' Sempozyumu düzenlendi.
DSP Genel Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan, Ermeni İddialarının, 'Gerçek Kişiler Yerine Ülkesi ve Ulusuyla Türkiye'ye Yöneltilerek, Bir Tür 'Nefret Söylemi' Suçuna Dönüştüğünü' Söyledi
DSP Genel Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan, Ermeni iddialarının, 'gerçek kişiler yerine ülkesi ve ulusuyla Türkiye'ye yöneltilerek, bir tür 'nefret söylemi' suçuna dönüştüğünü' söyledi. Gürkan, Çukurova Üniversitesi Balcalı Yerleşkesi'nde Adana Güçbirliği Vakfı tarafından düzenlenen 'Ermeni Meselesi ve 1909 Adana Olayları' konulu sempozyumdaki konuşmasında, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını 'boş çıkarmak için' öncelikle üç temel noktanın ön planda tutulması gerektiğini kaydetti.
Bunlardan ilkinin, 'Ermeni iddialarının, gerçek kişiler yerine ülkesi ve ulusuyla Türkiye'ye yöneltilerek, bir tür 'nefret söylemi' suçuna dönüşmüş olması gerçeği olduğunu' anlatan Gürkan, 'Bunu, 'belli bir gruba karşı düşmanlık duygularını tetikleyen, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullanılması' biçiminde tanımlayabiliriz. Bu bağlamda Türkiye'ye karşı düşmanlık duygularını tetiklemektedir. Dolayısıyla, bu hukuk dışı ırkçı söyleme son verilmesi, soykırım iddialarının konuşulmasının önkoşulu yapılmalıdır' dedi.
İddiaların, Türkiye'ye karşı bir tür nefret söylemine dönüşmesinin zamanlamasının ve nedenlerinin de irdelenmesi gerektiğini belirten Gürkan, sözlerine şöyle devam etti:
'Ermeni soykırımı iddiaları, 1990'lı yıllarda Sovyet sisteminin çökmesi ve Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte yeni bir ivme kazanmıştır. Samuel Huntigton'un din farklarını önplana çıkarttığı 'uygarlıklar çatışması' temelinde biçimlenen 'Yeni Dünya Düzeni' ile bütünleşmiş, uluslararası bir boyut kazanmıştır. Ötesinde, geçmişe ait bir hesaplaşma olmaktan çıkıp, güncel politikaya dönüşmüştür.'
Gürkan, ikinci noktanın, İttihat ve Terakki liderlerinin Ermeni iddialarına paralel bir suçlamayla iki yılı aşkın süre Malta'da tutulmaları, bu konuda 'hukuki geçerliliği olan' hiçbir kanıt bulunamayınca Londra'daki İngiliz KraliyetBaşsavcılığı iradesiyle serbest bırakılmaları olduğunu ifade ederek, 'Yahudi soykırımı yargılamasının yapıldığı Nürnberg Mahkemesi ile aynı koşullarda oluşturulmuş bulunan Malta'daki yargılama sürecinin Ermeni soykırım iddialarını kökten çürüten, ancak unuttuğumuz, bize unutturulmuş bulunan hukuki sonuçları yeniden anımsatılmalıdır' diye konuştu.
Üçüncü noktanın ise son zamanlarda bu iddiaların 'temel dayanağı' diye sunulan 'tehcir uygulaması' ile ilgili olduğunu anlatan Gürkan, şöyle konuştu:
'Tehcir, 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri'nin 1977 tarihli Ek-2 Protokolü uyarınca 'askeri gereklilik' kapsamında değerlendirilmeye açıktır. Birinci Dünya Savaşı koşullarında Osmanlı Ermenilerinin silahlı isyanı ve Osmanlı topraklarını işgal eden ÇarlıkRusyası'nın yanında savaşa katılması, tehcir uygulamasının askeri gereklilik bağlamında değerlendirilmesini haklı kılmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, Yahudi soykırımı gerçekliğinde Alman YahudilerininAlmanya'ya karşı ne silahlı bir direnişi söz konusudur, ne deAlmanya'nın savaş halinde olduğu ülkelerle silahlı bir işbirliği. Bu nedenle ünlü tarihçi Bernard Lewis Ermeni soykırımı iddialarını yadsırken, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı topraklarında yaşananları 'bir savaş trajedisi' olarak tanımlamaktadır.'
Daha sonra, gazeteci yazar Yüksel Oktay bir konuşma yaptı. Konferansa, Adana Güçbirliği Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hamit Serbest ile akademisyen ve öğrenciler katıldı.
28.01.2011